İstiğfar:
"Estağfurullah el azim el kerim ellezi la ilahe illahu vel hayyul kayyum venetubü ileyhi subhaneh."-)
bu duayı yapan kişi inşaalah belalardan muhafaza olur.
bununla ilgili Nakşibendi Şeyhlerinden Şeyh Feridüddin hz. den nakledilmiştir ki , " her sene Levh-i Mahfuzdan dünya semasına 320 bin bela iner ki bunlar, Saferin son çarşamba gecesinde ve gününde iner. bu yüzden o gün, sene günleri içerisinde en zor gün olur.
işte o gece (özellikle akşam ile yatsı arasında olsa daha iyidir) 7 selam ayetini bir kaba (veya kağıda) yazıp su olan kap içerisine koymak suretiyle o sudan içen kimseye ALLAHü tealanın izniyle o seneki belalardan hiçbirşey isabet etmez. bunlar şu ayaetlerdir.
1-Meyem suresi 15
2-Meryem suresi 33
3-Saffat suresi 79
4-Saffat suresi 109
5-Saffat suresi 120
6-Saffat suresi 130
7-Saffat suresi 181
Safer ayının ilk salıyı çarşambaya bağlayan gecesindeki namaz
Safer ayının ilk salısını çarşambaya bağlayan gece yeryüzüne inecek belalardan ALLAHü tealanın izniyle muhafaza olmak için teheccüt vaktinde 4 rekat namaz kılınmalıdır şöyleki.
1- rekatta: fatihadan sonra 17 kevser suresi
2- rekatta: fatihadan sonra: 5 (bir rivayette 15) ihlas suresi
3- rekatta: fatihadan sonra 1 felak suresi
4- rekatta : fatihadan sonra 1 nas suresi okunur
Safer ayına girmiş bulunmaktayız.
Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği gün ona selam olsun.
19:33 - "Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve emniyet benim üzerimedir."
SAFFAT SURESİ
37:79 - Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun.
37:109 - Selam olsun İbrahim'e...
37:120 - Selam olsun, Musa ile Harun'a.
37:130 - Selam olsun İlyâsîn'e .
37:181 - Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun.
1 yorum:
risalerdeki değişiklik: Mustafa Kaplan Bey, geçen haftaki bir yazısında “Risale-i Nurlara el atıldığını ve bazı değişiklikler yapıldığını” yazıyor ve haklı olarak sert bir şekilde de tenkit ediyordu.
Sakarya Üniversitesi hocalarından Sayın Dr. Alaaddin Yalçınkaya da Cemaleddin Efgani isimli eserinde bu değişikliklerden birine dikkat çekiyor. Alaaddin Bey’in i...fadeleri şöyle:
“İttihad-ı İslâm (İslâm birliği) ve Cemaleddin Efgani ile alâkalı, Said Nursi’nin de bazı görüşleri vardır. Said Nursi şöyle demektedir:
“… Ben bu ittihadın efradındanım (bireylerindenim) ve bu ittihadın tezahürüne (meydana gelmesine) teşebbüs edenlerdenim. Yoksa, sebebi iftirak (ayrılık sebebi) olan fırkalardan değilim. Elhasıl: Sultan Selim’e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâm’daki fikrini kabul ettim. Zira o Kürtleri ikaz etti. Onlar da ona biat etti. Şimdiki Kürtler o zamanki Kürtlerdir. Bu meselede seleflerim (benden önce aynı usuldeki üstadlarım) Cemaleddin Efgani, Mısır Müftüsü merhum Muhammed Abduh, Ali Süavi, Hoca Tahsin Efendilerle Kemal Bey (Namık Kemal) ve Sultan Selim’dir.”
(Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Tenvir Neşriyat, 1987, İstanbul, Yedinci Cinayet.)
Alaaddin Yalçınkaya devam ediyor:
“Said Nursi’nin bu konudaki görüşleri, arada küçük olmakla beraber farklı yorumlara sebep olabilecek diğer bir kaynakta şöyle nakledilmektedir:
“İşte ben bu ittihadın efradındanım ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa sebeb-i iftirak olan fırkalardan, partilerden değilim. Elhasıl: Sultan Selim’e biat etmişim, onun ittihad-ı İslâm’daki fikrini kabul ettim. Zira o, vilayat-ı şarkıyeyi ikaz etti, onlar da ona biat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamandaki şarklılardır. Bu meselede seleflerim; Şeyh Cemaleddin Efgani, allamelerden Mısır Müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Süavi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâm’ı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim’dir ki…”
(Bediüzzaman Said Nursi, İki Mekteb-i Musibet’in Şehadetnamesi, Risale-i Nur Külliyatı’ndan, Aksi Seda Matbaası, Samsun, 1957, s 14-15)
Fark ortada. Birindeki “Kürt” kelimesi diğerinde “vilayat-ı şarkiye - doğu illeri” olmuş. Bu durumda, insan “Yoksa Risale-i Nurlarda benzer şeyler yapıldı mı?” diye düşünmez mi? Demek ki, Mustafa Kaplan Bey feveranında yerden göğe kadar haklı…
Bir kelimenin değiştirilmesine bile bizzat Risale-i Nur’un yazarı şiddetle karşı. Bakın:
Mana daha güzelleşiyor diye Fihrist Risalesi’ne yapılan çok küçük bir ilaveye itiraz eden Said Nursi, şiddetli bir tokat aşkettikten sonra, “Titremeliydiniz. Ben dahi (Risale-i Nur’a) kalem karıştıramıyorum. Siz nasıl kalem karıştırırsınız!” demiştir. (ittihad.com.tr sitesindeki 14 sahifelik metnin 6. sahifesi. Aynı cümle Sikke-i Tasdik-i Gaybi’de de mevcut.)
1996 veya 97’de Aksaray Akgün Otel’de Risale-i Nur toplantısı yapılmıştı. Galiba Filistin’den gelen hatipdi; konuşması içinde “Said Nursi, üstadlarım Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh, Ali Süavi diyor” dedi. Konuşmaları anında tercüme eden Suat Yıldırım Hoca, hatibin bu cümlesini tercüme etmedi. Arkasından, Suriyeli Ramazan el Buti konuştu. İşe bakın ki, bir önceki hatibin söylediğini o da söylemesin mi… Suat Hocamız, Buti’nin o cümlesini de es geçti. Bendeniz, tercümede bazı yerleri niçin atladığını yazıp kâğıdı masaya bıraktım. Suat Hocamız cevap vermek mecburiyetinde kaldı ve “Efendim biz polemik olmasını istemiyoruz” dedi. Hoca kendine göre bu iki ismi yani Abduh ve Cemaleddin Afgani’yi Said Nursi’nin üstadı olarak göstermek istemiyordu. İyi de, Said Nursi kendisi bu isimleri vermekten çekinmemişse bize ne oluyor?..
Sizin anlayacağınız değerli okuyucular, böyle şeylere şahit oldukça, Mustafa Bey’e bir defa daha ‘haklısın’ demekten kendimizi alıkoyamıyoruz
16 Mart 2006 Perşembe
(Ali Eren, Vakit)
yukarıdaki yazıya cevap
Yorum Gönder